FOTOĞRAF

HABERLER

YENİ KİTAP / İPEĞİN ÖYKÜSÜ

3.07.2022

YENİ KİTAP / İPEĞİN ÖYKÜSÜ

Tohumdan ipeğe giden yolu kat etmek sanıldığı kadar kolay mıdır? Mankenleri süsleyen ipek giysiler, evimizin köşesine serdiğimiz paha biçilmez ipek halılar “uzun ince bir yolun” el emeği, alın teri, göz nurunun ürünleridir. Bunu anlamak için, Bursa’nın Tahtalı Köyü üreticilerinden Hüseyin Uslu’nun dilim dilim yarılmış nasırlı ellerine bakmak yeter de artar bile: “Alın teri yeterli mi ki? Böceği, çocuğun torunun gibi sevip besleyeceksin ki ipeğini mayalasın.” Bursa’da ipeğin serüveni nisan ayının sonunda başlayıp, temmuz ayının ilk günlerinde noktalanır. Kışın bitiminin ardından baharın iç ısıtan sıcaklarının başlamasıyla üretici işe başlar. Evin yatak odaları hatta misafir odaları bile boşaltılıp ipekböceğine ayrılır. Bursa evlerinde gereksinimden çok odaların bulunması şaşırtıcı değildir; fazla olanlar ipekböceği yetiştirmede kullanılan odalardır. İpeğin altın yıllarında bu odalar konuklara değil ipekböceğine ayrılıyormuş. Yüzyıllar boyu Bursa evlerinde ‘böcek’ler hep baş konuk olmuş! Ama günümüzde bu odaların işlevsiz, boş kalmaları hüzün verici. Bursa’nın Hasanağa Beldesi’nde asırlık yıkık bir evin odasında sepet içerisinde kalmış ipekböceği kozaları neyi anlatıyordu acaba? Raflarda kalmış tabaklar, gaz lambası, çatal-kaşık... Bir sepet içinde unutulmuş ipekböceği kozaları! Sahibi belki de kozalarını satamadan göçmüştü bu dünyadan.

TAMAMI

YENİ KİTAP / YÜKÜ EMEK OLAN KARA TREN KİTAPÇILARDA

7.09.2021

YENİ KİTAP / YÜKÜ EMEK OLAN KARA TREN KİTAPÇILARDA

1990 yılının baharında Karadeniz Ereğli’ye maden ocaklarından kömür taşıyan bu treni diğer buharlılardan ayıran özelliği yükünün emek olmasıydı. ‘Kara Tren’, madencileri ve yeraltında insanüstü çabayla çıkardıkları kömürü taşımaktaydı; tren gücünü, madencilerin alın teriyle yoğurduğu kömürden almaktaydı. Madenciler yorgundu, ‘Kara Tren’ler de... Kısa süre sonra buharlı lokomotifler depoya çekilip “müzelik” oldular. Son yolculuklarına tanık olduğum madencileri ve emeğini taşıyan “45017, 45001”ile diğer buharlı lokomotifler neredeler acaba? Ereğli Garı’nın bir köşesinde müzelik mi oldular, yoksa hurda demir yığınına mı dönüştüler? Ya anılar? Madencilerin, makinistin, ocakçının, onların geri dönüşünü özlemle bekleyen yakınlarının… Hepsi de siyah-beyaz fotoğrafın derinliğinde ve hüznünde gizliler. ‘Kara Tren’in kömür karası, buhar beyazı fotoğrafa da bulaştı; ikisi birbirini tamamladı adeta. ‘Kara Tren’in hüznüyle, siyah-beyaz fotoğrafın hüznü birleşti. Solgun fotoğraflar, o ‘an’ların ve anıların vesikası şimdi.

TAMAMI

YENİ YÜZÜYLE WEB SİTEM YAYINDA

18.03.2018

YENİ YÜZÜYLE WEB SİTEM YAYINDA

YENİDEN MERHABA, Web sitem yenilendi; yeni yüzüyle, yeni bölümleriyle tekrar yayında. Her gösteri, sergi ya da bu tür yayınlar biz fotoğrafçılar için arşivimizi ortaya çıkarma fırsatı veriyor; sürekli üretim, geçmiş tarihli birçok fotoğrafı arşive gömüyor; belki de çayın demlenmesi gibi, açılmayı, ortaya çıkmayı bekliyor bu fotoğraflar. Bazen de iyi bir fotoğraf editörü göremediğim, unuttuğum fotoğrafları gün yüzüne çıkarıyor. Projeler sürdükçe arşiv de büyüyor, altından kalkamaz hale geliyorum. Bir ömür boyu büyüyen arşivi yönetmek hiç de kolay değil. Paylaşma fırsatı veren sergilerim, gösterilerim ve web sitem sayesinde yıllarca elimin değmediği, gözümden ırak kalmış fotoğraflarımı ortaya çıkarabiliyorum. Daha fazla zaman ayırarak, arşivin derinliklerinden gün yüzüne daha fazla fotoğraflarımı çıkaracağım; görsel dilin dışında kalemimle (klavyemle) düşünsel paylaşımlarıma yer ayıracağım söyleşi sayfalarında; tabii ki güncel olan haberleri de paylaşacağım sayfalarda… Paylaşmak, duyguların en güzeli… Sizlerin paylaşımlarınızla da mutlu olacağım. Web sitemin tasarımında, programlanmasında ve yayınında emeği geçen Utku Mevlitoğlu ve Ali Osman Beşinci’ye de teşekkür borçluyum doğrusu… Yeniden merhaba…

TAMAMI

"NADAR’IN BÜYÜK PORTRELERİ" İSTANBUL’DAYDI (Sergide yer alan Victor Hugo portresi)

13.01.2018

"NADAR’IN BÜYÜK PORTRELERİ" İSTANBUL’DAYDI (Sergide yer alan Victor Hugo portresi)

İstanbul Fransız Kültür Merkezi sergi salonunda Nadar’ın ( Gaspard-Félix Tournachon / 1820-1910) birbirinden değerli portrelerini izledik. 15.11.2017 – 15.01.2018 tarihleri arasında açık kalan fotoğraf sergisinin açıklama panosunda, “Sergide yer alan tüm fotoğraflar, albümin kağıt üzerine gümüş baskı tekniğiyle…” gerçekleştirildiği belirtilmiş. Fotoğraf sergisinde yaşadıkları yüzyılda önemli kültür izleri bırakmış yazarlar, sanatçılar, bilginler, siyasetçiler ve ünlü simaların portreleri yer aldı; sergide, Ivan Tourgueniev, Victor Hugo, Jules Verne, Sarah Bernhardt, Adam Salomon, Alphonse Daudet, Gerard de Nerval, Charles Baudelaire, Adam Mickiewicz ve Alexandre Dumas’ın portrelerini izlemek büyük keyifti. Fotoğrafın etkili gücünü ve belgesel değerini ortaya koyan çalışmalar içinde Nadar’ın kısa açıklaması ise belleğimize kazındı: “Fotoğraf Teorisi bir saat içinde öğrenilebilir; uygulamaya yönelik kavramlar da bir gün içerisinde… Öğrenilemeyen ise ışık duygusudur; bu farklı ve birleşik günlerin yarattığı etkilerin, sanatsal olarak değerlendirilmesi, sanatçı olarak yeniden üretmek istediğiniz yüz ifadelerinin doğasına göre bu etkilerden birinin uygulanmasıdır. Daha da az öğrenilen ise öznenizin tinsel zekâsıdır; bu hızlı sezinç sizi, karakterine göre model ile bir inanç birliğine sokar, onun hakkında hüküm vermenizi sağlar, alışkanlıklarına ve düşüncelerine doğru sizi yönlendirir; sıradan ve rastgele biçimde herhangi bir laboratuvar görevlisinin de yapabileceği ilgisiz plastik bir röprodüksiyon yerine, daha samimi ve daha elverişli, içten bir benzerlik yaratmamızı sağlar." Félix Nadar, 1857.

TAMAMI